Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan Cunda Adası Tarihi hakkında ilk bilgi veren Yunanlı tarihçi Heredot, İ.Ö. 459/454 yıllarında yöreden Ekatonisos olarak bahsetmiştir. Adalarda Aıol kenti vardır demekle yetinmiştir. Kentin ve bulunduğu adanın isminden bahsetmemiştir.
Cunda Adası Tarihi
1862 yılında Cunda Adası belediye olur. Osmanlı ile Rum halk anlaşarak belediyeyi kurarlar. Ada belediyesi için kazdırılan ilk mührün etrafında Yunanca olarak “Moshonisia Belediyesi 1862” yazmaktadır.
Cunda Adası Tarihi
Bölgeye gelen yazarlardan tarihçi ve coğrafyacı Stravon (M.S. 21-63/64), Plinius (M.S. 79), Klaodius Ailianos ve Ptolomomaios da eserlerinde adadan bahsetmişlerdir. Ama isim vermemişlerdir. Çünkü yöreyi tam olarak bilmiyorlardı. Yörede iki batık kent bulunmaktadır.
Cunda Adası Tarihi hakkında yazılan kaynaklarda İ.Ö. 1500 yıllarında Yunanistan’dan gelenler Anadolu’nun batı sahillerinde ve adalarında 12 şehir kurmuşlar. Bu kavmin ismi Aiol deniyordu. Bunlar Çanakkale’den Gedize kadar Midilli dahil 12 kent kurmuşlardır. Bu 12 kentten biride Yunt adasının doğusundaki sahilde kurulmuştu. Piri Reis’in 1513 yılında yazdığı “Kitab-ı Bahriye” sinde yöre adalarından Yunt Adaları olarak bahsetmektedir. Piri Reis adaların üzerinde başıboş gezen eşek, at ve kısraklardan esinlenerek bölgedeki adalara Yunt Adaları ismini vermiş olduğu tahmin edilmektedir.
Moshonisia
Cunda Adasına, Moshonisia da denmektedir. Moshos sözcüğü içinde iki düşünce ileriye sürülmektedir. Birinci görüşe göre yöredeki kokulu bitkilerden yayılan güzel kokulardan ileri gelmektedir. İkinci görüşe göre ise 1530’lu yıllarda büyük adanın batısındaki küçük bir adada Moshas adında kötü ün salmış bir korsan, ailesi ve ortağı ile beraber yaşıyordu.
Korsan, Osmanlı Donanması yöreye gelince adayı terk etmek zorunda kaldı. O tarihten sonra korsanın yaşadığı adaya Moshonisos, bölgedeki adalar grubuna da Moshonisia denmeye başladı. Bu isim zamanla bütün adalara hâkim oldu.
İtalyanca bir sözcük olan “Cunda” sözcüğünün anlamı, Meydan Larousse’da bir denizcilik terimi olarak “yelken açmak” yâ da “işaret sancaklarını çekmek için konulmuş yatay çubukların her iki ucu” anlamına geldiği yazılmaktadır.
Hasan Paşa Dönemi
Cunda Adası Tarihi hakkında M.S. 1770 yılına kadar tarihi belgelerde Yunda(Cunda) hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. 1770 yılında Osmanlı Donanmasının Çeşme’de Rus donanması ile yaptığı savaşta sağ kurtulan Hasan Paşa ve hafif yaralı üç arkadaşı ile Foça Dikili yolu ile Ayvalık’ın güney kısmına gelirler. Tesadüf olarak Papaz İkonomus’un çiftliğine düşer. Konuklarını çok iyi ağırlayan Papaz ile Hasan Paşanın dostlukları Ayvalıklılara özerklik belgesi verilmesini sağlamıştır
Bu ferman ile iç işlerinde bağımsız bir yapıya kavuşan Rumlar Eylül 1821 yılında çıkan Ayvalık isyanı Adayı da etkilemiş isyandan sonra Rumların bir kısmı kaçmış kalanı da sürgün edilmiştir. Ayaklanma esnasında adadaki binaların büyük bir kısmı tahribata uğramıştır. İsyandan sonra ekonomik kaynaklar Sultan II Mahmut’un emriyle ya Müslüman ailelere satılmış veya emaneten verilmiştir. 1824 yılında kenti terk etmek zorunda bırakılan halkın geri dönmelerine izin verilir.
Moshonisia Belediyesi 1862
1832 yılında bir fermanla geri dönmelerine izin verilen Rum halka malları iade edilir ve mülkiyet hakkı tanınır. 1840 yılında kaza yapılarak Karasi (Balıkesir) sancağına bağlanarak özerklik tamamen ortadan kaldırılır.1862 yılında Yunda belediye olur. Osmanlı ile Rum halk anlaşarak belediyeyi kurarlar. Ada belediyesi için kazdırılan ilk mührün etrafında Yunanca olarak “Moshonisia Belediyesi 1862” yazmaktadır.
Mührün ortasında ise Osmanlıca olarak “Daire-i Belediye Cezire-i Yunda” yazmaktadır. Daha sonraları mührün ortasındaki Osmanlıca yazının yanlış okunması sonucu “Cunda” sözcüğü ortaya çıkmıştır. 1922 yılındaki mübadele ile adadan ayrılan Rumlarla yapılan görüşmelerde hiçbiri adanın adını “Cunda” olarak bilmemektedir. Ada hakkında kitap yazan Rum yazarlarda, Türklerin adaya Yunt Adası dediklerini yazarlar.
Ali Çetinkaya
Ada belediyesi Eylül 1952 yılında yapılan oylama sonucunda iki mahalle olarak (Namık Kemal Mahallesi ve Mithat Pasa Mahallesi) Ayvalık’a bağlanır. İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildiği dönemde Ayvalık’a özel bir önem vermişlerdir. Cunda ve Ayvalık 29 Mayıs 1919 da Yunan ordusu tarafından işgal edilmiştir. İşgale 172. Alay Komutanı Kaymakam Ali Bey (Atatürk’ün Nutukta belirttiği Afyonkarahisar mebusu Ali Çetinkaya) karşı koymuştur.
Yunan ordusu Anadolu’ya çıktıktan sonra ilk direnişle Ayvalık’ta karşılaşmış, Kurtuluş Savaşının ilk kurşunu Yarbay Ali Çetinkaya tarafından Ayvalık’ta atılmıştır. 15 Eylül 1922 yılında tekrar Türk topraklarına katılan adaya Cumhuriyet döneminde Ali Bey ismi verilmiştir. 13 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması Yunanistan ile Anadolu arasında ki büyük göçün başlangıcı olmuştur. Tarihin ilk ve tek mübadele uygulaması 1923–1924 yıllarında tamamlanmıştır.
Mübadele
Mübadele sonucunda Ayvalık bölgesine Girit, Rumeli ve Midilli Adası’ndan Türkler gelmiştir. Adaya Midilli ve Girit’ten gelen Türkler yerleştirilmiştir. Adanın 1700-1800’lü yıllarda ekonomik, sosyal, kültürel yönden bu günkü durumundan daha çok gelişmiş olduğu bilinmektedir. Fakat bölgede yaşanan depremler gelişmenin ilerlemesine engel teşkil etmiştir. Asıl tahribat ise 5 Ekim 1944 yılındaki depremde yaşamıştır. Depremde adada ölüm olmamasına rağmen pek çok binanın tahrip olmasına neden olmuştur.
Zeytincilik, balıkçılık ve turizm adanın önemli ekonomik faaliyetleridir.1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık alanın doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiş olması Adanın mimari yapısının korunmasında etkili olmuştur. Ayvalık merkezine 8 km . olan Ada ile Ayvalık arasında belediye otobüsleri ile ulaşım sağlanmaktadır. Ayvalık merkezden metropol kentlere yaz kış otobüs bulmak mümkündür. Adanın bazı merkezlere uzaklığı